14 Ağustos 2012 Salı
EĞİTİM-ÖĞRETİM TEKNOLOJİSİ VE İLETİŞİM İLİŞKİSİ.
Öğretim teknolojisi, öğrenmenin amaçlı ve kontrollü olduğu durumlarda öğrenmeyle ilgili sorunların analizi ve çözümünde insanları, yöntemleri, düşünceleri, araç-gereçleri ve organizasyonu içeren karmaşık ve tümleşik bir süreçtir
Çağdaş eğitim teknolojisi anlayışı içinde iletişim kavramının incelenmesini gündeme getiren zorunluluk; öğrenme-öğretme süreçlerinde gerçekleştirilen tüm etkinliklerin temelde birer iletişim etkinliği olmasından kaynaklanmaktadır.
KAYNAKÇA:Ergin, A. (2002). Öğretim Teknolojileri ve İletişim. Anı Yayıncılık, Ankara.
ÖĞRETİM TEKNOLOJİSİ NEDİR?
Zaman zaman eğitim teknolojisiyle eş anlamlı olarak kullanılan öğretim teknolojisi terimi, eğitim teknolojisi tanımı içinde yer almayan durumlar ve olguları ifade etmek için kullanılmaktadır.
1. Commission on Instructional Technology öğretim teknolojilerini iki şekilde tanımlamaktadır: "(1) iletişim devrimi ile birlikte şekillenen medyanın, öğretmen, kitap, yazı tahtası ile beraber öğretimsel amaçlar için kullanılmaya başlamasıdır. (2) Belirlenmiş hedefler uyarınca, daha etkili bir öğretim elde etmek için, öğrenme ve iletişim konusundaki araştırmaların ve ayrıca insan kaynakları ve diğer kaynakların beraber kullanılmasıyla tüm öğrenme/öğretme sürecinin sistematik bir yaklaşımla tasarlanması, uygulanması ve değerlendirilmesidir.
2. ÖT'nin anlamı üzerinde çalışan David Engler de iki tanım üzerinde durmuştur: "Birinci ve yaygın bilinen anlamıyla televizyon, hareketli resimler, kasetler diskler, kitaplar ve yazı tahtası gibi donanımı ifade eden iletişim araçlarını (medya) anlatır. İkinci ve daha dikkat çekici anlamı ise davranış biliminin bulgularının öğretimsel problemlere uygulanması sürecini ifade eden anlamıdır. Her iki tanımda da ortak olan, öğretim teknolojilerinin bağımsız değişken (objektif) olmasıdır; örneğin Gutenberg teknolojisi (matbaa) yardımıyla basılan önemli bir dini eser de herhangi bir eser de aynı derecede birbirinden farksızdır.
3. Saettler, "öğretim teknolojilerinin fiziksel kavramlarının, fizik bilimi ve mühendislik teknolojisinin, (projektörler, kasetler, televizyon, bilgisayar gibi) grup ya da birey ağırlıklı sunumlar için öğretim materyali olarak uygulamaları şeklinde anlaşıldığını belirtmektedir" (s.2). "Diğer yönden bu fiziksel kavramlar şunu da öngörmektedir: davranış bilimcilerin ortaya koydukları bilimsel yöntemler eğitim uygulamaları için daha bağlayıcı olmalıdır; bunun için geniş anlamda psikoloji, antropoloji, sosyoloji ve bu bölümler içerisinde de öğrenme, grup süreçleri, dilbilgisi, iletişim, yönetim, sibernetik, algı ve psikometri önem kazanmaktadır. Ayrıca , öğretim teknolojileri kavramı, mühendislik araştırma ve geliştirmelerini (insan faktörü mühendisliği ), bazı ekonomi dallarını, öğretim personelinin ve binaların (öğrenme alanları) etkin biçimde uygulanması (utilization) amaçlı lojistik bilgisini ve de veri işleyen, bilgiyi bulup getiren (retrive) bilgisayar tabanlı sistemleri de bünyesinde barındırmaktadır"
4. Öğretim teknolojileri, 'öğrenme nesnelerini'; yani öğrenme ve öğretme sürecinde yer alacak her türlü materyal ve aracı anlatır.
5. Öğretim teknolojisi, davranış değişikliği ya da başka herhangi bir öğrenme sonucunu elde etmek için sarfedilen araç, kullanarak ya da kullanmadan, hali hazırda var olan veya kazanılacak (oluşturulacak) her türlü çabayı anlatır.
6. Öğretim teknoloğu bir grup üyesi olarak öğrenme süreci konusunda uzman olan kişidir. Görevi öğretilecek konunun hedeflerinin belirlenmesinde, öğrenme stratejileri seçilmesinde ve sonuçların değerlendirilmesinde öğretim üyesine yardım etmektir.
7. Commission on Instructional Technology tarafından sunulan bir özette öğretim teknolojilerinin amacı şöyle belirtilmektedir: eğitimi daha üretken ve daha bireysel yapmak, daha bilimsel bir öğretim sağlamak, ve herkesin ulaşabildiği, eşitliği öngören, daha güçlü ve daha hızlı bir öğretime ulaşmak.
KAYNAKÇA: Commision on Iinstuctional Teknology, 1970, s.19. Engler, 1972,s.19, Seattler, 1968, ss. 4-5. Knezevich & Eye, 1970, s. 16. Carneige Commision On Higler Education, 1972, s. 19. Ticktion, 1971, s. 23.
EĞİTİM TEKNOLOJİSİ NEDİR?
Artık eğitim teknolojisinin kökenine ait bazı bilgilere ve eğitimde nasıl bir rol üstlendiğine dair bir takım fikirlere sahip olduğumuza göre daha zor bir soruya geçebiliriz: eğitim teknolojisi nedir? Aşağıda belirtildiği gibi tanımlamaya yönelik girişimler, bu işin aslında kimin, filin neresine dokunduğuna benzeyen bir olgu olduğunu göstermektedir.
1. National Academy of Engineering's Instructional Technology Committee on Education, eğitim teknolojisini şöyle tanımlar: "eğitim teknolojisi öğretme/öğrenme biliminin sınıf ortamı aracılığıyla gerçek dünya şartlarına uygulanmasıyla elde edilen bilgiler bütünüdür. Bu süreç içerisinde geliştirilen her türlü yöntem ve araç da bu uygulamaya yardım etmek amacını taşır" .
2. Eğitim teknolojisi, öğretim ilkelerinin uygulanabilmesi için oluşturulmuş bütün metodolojiler ve tekniklerdir.
3. Eğitim teknolojisi öğrenme sürecini geliştirmek için oluşturulan her türlü sistemi, tekniği ve yardımı içerir. Böyle bir yapıda şu 4 özellik önemlidir: öğrencinin ulaşması hedeflenen amaçların tanımlanması; öğrenilecek konunun öğretim ilkelerine göre analiz edilip, öğrenilmeye uygun şekilde yapılandırılması; konunun aktarılabilmesi için uygun medyanın seçilip kullanılması; dersin ve derste kullanılan araçların etkililiğini ve öğrencilerin başarı durumlarını değerlendirmek için uygun değerlendirme yöntemlerinin kullanılması.
4. Silverman eğitim teknolojisini iki alt gruba ayırmıştır: göreceli eğitim teknolojisi (relative educational technology) yöntemler ve araçlar üzerinde durur; yapısal eğitim teknolojisi (constructive educational technology) ise öğretiimsel problemlerin analizi, değerlendirme araçlarını seçme ve geliştirme ve istenilen öğretimsel çıktıları elde etmek için kullanılacak teknikler ve araçlar üzerinde durur.
5. Eğitim teknolojisi "her türlü öğrenme koşullarında problemlerin ortaya konmasından, bu problemler için çeşitli (değerlendirme, yönetim, uygulama) çözümler üretilmesine kadar her aşamada insanların, yöntem ve fikirlerin, çeşitli araçların ve örgütsel fikirlerin de içinde bulunduğu karmaşık ve tümleşik bir süreçtir".
KAYNAKÇA: Dieuzeide, 1971, s. 1. Cleary et al,1976. Collier et al ,1971,s. 16. Silverman, 1968, s. 3. AECT Task Force, 1977, s. 64.
TEKNOLOJİ NEDİR?
Aşağıda teknolojinin ne olduğunu tam karşılamaya çalışan bazı tanımlar yer almaktadır; bazıları bu tanımlamaları özellikle eğitim açısından ele almaktadır.
1. Teknoloji, insanın bilimi kullanarak doğaya üstünlük kurmak için tasarladığı rasyonel bir disiplindir.
2. Teknoloji somut ve deneysel anlamda temel olarak teknik yönden yeterli küçük bir grubun örgütlü bir hiyerarşi yardımıyla bütünün geri kalanı (insanlar, olaylar, makineler vb.) üzerinde denetimi sağlamasıdır.
3. Öğretim teknolojileri tarihi konusunda önemli bir isim olan Paul Saetller teknolojiyi şöyle tanımlamaktadır: "Teknoloji (Latince texere fiilinden türetilmiştir; örmek, oluşturmak (construct) anlamına gelir) birçoklarının düşündüğü gibi makine kullanmak değildir. Teknoloji, bilimin uygulamalı bir sanat dalı haline dönüşmesidir. Uygulamalı sanat terimi Fransız sosyolog Jackques Ellul tarafından kullanılmış ve kısaca technique olarak isimlendirilmiştir. O, teknolojiyi bir technique uyarınca yapılmış bir makine olarak görmüş ve bu technique'nin ancak küçük bir bölümünün makine tarafından ifade edilebildiğinden bahsetmiştir. Belirli bir teknik sayesinde sadece makinenin değil, bu makineye ait öğretimsel uygulamalarında gerçekleştirilebileceğinden söz etmiştir. Sonuç olarak davranış bilimi ile öğretim teknolojileri arasındaki ilişki, doğal bilimlerle mühendislik teknolojisi arasındaki ya da biyoloji ile sağlık teknolojisi arasındaki ilişkiyle benzer hatta aynıdır".
4. Ünlü bir eğitim teknoloğu olan James Finn teknolojiyi tanımlarken şöyle demektedir: "Makine kullanımının yanı sıra teknoloji, sistemler, işlemler, yönetim ve kontrol mekanizmalarıyla hem insandan hem de eşyadan kaynaklanan sorunlara, bu sorunların zorluk derecesine, teknik çözüm olasılıklarına, ve ekonomik değerlerine uygun çözüm üretebilmek için bir bakış açısıdır".
5. Bilim ve teknolojinin farklılığını belirtmek için ilk nükleer denizaltıyı yapan ve serbest bir eğitim eleştirmeni olan Amiral Hyman Rickover şöyle söylüyor: "Bilim ve teknoloji birbirine karıştırılmamalıdır. Bilim doğadaki görüngülerin (fenomenlerin) gözlenerek, zaten var olan doğru ve gerçeklerin ortaya çıkarılması ve bu gözlemler sonucunda elde edilen verilerin düzenlenerek gerçeklerin ve bunlar arasındaki ilişkilerin ortaya konulduğu teorilerin oluşturulmasıdır. Teknoloji asla bilim için bir otorite olamaz. Teknoloji insan aklını ve vücudunu güçlendirmek, üstün kılmak için geliştirilecek aletler, teknikler, ve yöntemler üzerinde durur. Bilimsel yöntem insan faktörünün tamamen dışlanmasını gerektirir, şöyle ki; gerçeği arayan kimse, kendinin ya da diğer insanların hoşlanacağı veya sevmeyeceği şeylerle, popülist değerlerle ve herhangi bir çıkar uğruna çalışmaz. Diğer yandan teknoloji fikir (bilim) değil de hareket olduğundan, eğer insani değerler göz ardı edilirse tamamıyla tehlikeli bir sonuca da yol açabilir.
KAYNAKÇA: Simon, 1973, s. 83. MC Dermott, 1981, s. 142. Saettler, 1968, ss. 5-6. Finn, 1960, s.10. Knezevich & Eye, 1970, s. 17.
EĞİTİMDE HEDEF DAVRANIŞLAR
a)Bilişsel
alan , zihinsel
öğrenmelerin çoğunlukta olduğu alanlardır.Bu alanın alt basamakları
bilgi,kavrama, uygulama, analiz, sentez ve değerlendirmelerdir.
b)
Duyuşsal alan, sevgi,
korku, ilgi, tutum gibi duygusal yönlerin baskın olduğu alandır. Bu
alanın alt basamakları, alma, tepkide bulunma ,değer verme, örgütleme ve
kişilik haline gelmedir.
Bilişsel Alan
Düşünceye dayalı eğitsel
hedeflerin sınıflanması yöntemidir. Bilişsel alan Bloom'un sınıflandırma
yöntemi olarak da bilinir ve bir çocuğun düşünce seviyesini ortaya koyan
davranışı içerir. Bu alanın en düşük düşünce seviyesinden en yükseğe doğru altı
düzeyi vardır ve bu düzeyler şu şekilde sıralanır:
- Bilgi
(En Düşük Seviye) aktarma, belli bir parça aktarma,
- Yorumlama
-açıklama, bildirme, yeniden kelimelere dökme,
- Uygulama
-kullanım, gösteri, deneme,
- Analiz
-inceleme, araştırma, deney,
- Sentez
- oluşturma, tasarım, öngörme
- Değerlendirme (En üst düzey) hüküm verme, oranlama,
destekleme davranışlarıdır.
Bloom'un sınıflama yöntemi en düşük düzeyde
bilgiyle en karmaşık yüksek düzey olan değerlendirme arasındaki düzeyleri
sınıflandırmasının yanı sıra en yüksek düzeyde düşünmenin ancak en alt düzeyde
düşünme ile olması gerektiğini vurgular. Örneğin gerekli bilgiler bilgi
düzeyinde bilinmiyorsa bu bilgilerin yorum safhasını oluşturmak oldukça güçtür.
Bunun yanında çocukların yüksek düzeyde sentezleme yapmaları onların bilgi,
yorumlama, uygulama, analiz düzeylerini başarmalarına bağlıdır. Genelde üst
düzeyden başlama etkili bir yol değildir.
Bilişsel Alanın Sınıflandırılması
1)
Bilgi
Bu basamakta her hangi bir
nesne ve olguyla ilgili bazı özellikleri kişinin görünce tanıması, sorunca
ezberden aynen tekrar etmesi davranışlarını kapsar. Bu basamak kendi içerisinde
on alt basamağa ayrılır.
1.1 Kavramlar Bilgisi
(Terimler Bilgisi): Kavram bir konu alanında özel anlam taşıyan sözcüklerdir .
Örneğin; Sosyal Bilgiler derslerinde geçen: dağ, ova, yayla, plan, kroki gibi
bazı kavramlar vardır. Öğrencilerin bu kavramları tanıması ve öğrenmesi bu
basamakta olur.
1.2 Olgular Bilgisi: Olgu olayların
genellenmiş örüntüsü olarak tanımlanabilir.
1.3 Araç ve Gereçler
Bilgisi: Ders esnasında o ders içerisinde kullanılan araç ve gereçler vardır.
Öğrencilerin bu araç ve gereçleri kavraması bu basamakla ilgilidir.
1.4 Alışılar Bilgisi: Örneğin; soysal bilgiler
dersinde haritalarda kullanılan bir çok sembol vardır. Bu sembollerin
kullanılması alışıdır.
1.5 Yönelimler ve Aşamalı
Diziler Bilgisi: Bilgisayarın geçmişten günümüze tarihi vardır ve kronolojik bir
sırası vardır.Bunların kavranması bu basamağın içindedir.
1.6 Sınıflamalar ve
Kategoriler Bilgisi: Örneğin ;sosyal bilgiler dersinde: dağ, sıradağ; iç turizm, dış
turizm; köy, belde, ilçe, il gibi sınıflamalar vardır.Bu sınıflamaların
kavranması bu basamağın içindedir.
1.7 Ölçütler Bilgisi: Ölçütler soyut
kavramlardır.
1.8 Yöntem Bilgisi: Derslerde olgular
incelenirken pek çok teknik vardır.Bu yöntem ve tekniklerin öğrencilere
kazandırılması bu basamakla ilgilidir.
1.9 İlke ve Genellemeler
Bilgisi: Sosyal Bilgiler dersinde toplumsal olgularla ilgili ilke ve
genellemeler vardır. İlkeler neden-sonuç ilişkisini belirten önermelerdir. İlke
ve genellemeler bir ülkenin ekonomik yapısı onun yaşam tarzını etkileyen temel
değişkenlerden biridir. Yenilikler, buluşlar, icatlar, gelenek ve görenekler;
kişinin içinde yaşadığı doğal, toplumsal ve kültürel ortam bu yaşam tarzını
etkileyen en önemli değişkenlerdir. Bunun içindir ki bu değerlerin öğrencilere
verilmesi gerekir. Bu da bu basamağın kapsamındadır.
1.10 Kuram ve Yapılar
Bilgisi
2. Kavrama
Kavrama basamağında bilgi düzeyinde kazanılan
davranışların öğrenci tarafından özümsenmesi ve kendine mal edilmesi söz
konusudur. Sözlü olarak bir olgunun nedeni, nasıl ve niye olduğunu kendi
cümleleriyle gerekçe göstererek açıklama, yeni örnekler verme, verileri bilip
bunlar hakkında varsayımlarda bulunabilme bu ana basamağın kapsamı içindedir.
2.1 Çevirme: Bir bilgi bütününü bir başka şekilde ifade etmedir.Örneğin ; bir
metni grafik olarak ifade etme , bir grafiği sözle açıklama,bir problemi
formülle ifade etme, bir denklemi sözle açıklama vb.
2.2 Yorumlama: Bir bilgi bütününü kendi ifadesiyle anlatma , açıklama, metni
özetleme , örnek verme, neden sonuç ilişkilerini, benzerlik ve farklılıkları
bulma; ana fikri ve yan fikirleri bulma vb.
2.3 Öteleme: Eldeki verilere dayalı
olarak geleceği ve aradaki öğeleri, boşlukları kestirme.Örneğin ; bir düşünce
yazısına önce gelmesi gereken paragrafı kestirme, sonra gelmesi gereken paragrafı
kestirme, bir olayın sonrasını kestirme.
3. Uygulama
Uygulama basamağında
kazanılan davranışlara dayanarak öğrencinin kendisi için yeni olan daha önce
hiç karşılaşmadığı bir sorunu çözebilme yeterliğine kavuşması bu ana basamakta
olur. Öğrenci sorunu çözerken ilgili ilkeleri genellemeleri kullanmalıdır.
Sosyal Bilgiler derslerinde göç, nüfus artışı, tarım, turizm, ticaret gibi
konularda öğrenciye bir sorun verilip öğrenci tarafından bu sorunu çözülmeye
çalışılması gibi...
4. Analiz
Bir bilgi bütününü onu
oluşturan öğelere ,öğeler arasındaki ilişkilere ve bütünü oluşturan örgütleme
ilkelerine ayrıştırma.
5. Sentez
Öğeleri belli ilişki ve kurallara göre
birleştirip bir bütün oluşturma işidir. Sentezde yenilik, buluş, icat, özgünlük
söz konusudur. Toplumsal sorunları çözmede yeni bir yöntem, teknik geliştirme;
yeni bir plan oluşturma; toplumsal olguları açıklayan yeni ilkeler ortaya koyma
gibi etkinlikler bu basamakta olur.
6. Değerlendirme
Değerlendirme ölçme
sonuçlarını belirlenen ölçüte göre inceleyip bir yarıya varma işidir. Yukarıda
basamaklar sonucu ortaya çıkan ürün hakkında bir yargıya varma bu basamakta
olur.
Bilişsel alan
basamaklarının örneklerle açıklanması
- Bilgi:
Öğrenci 23 nisan 1920 de Türkiye Büyük Millet Meclisinin açıldığını
öğrenir.
- Yorumlama:
Öğrenci bu bilgiye dayanarak kendi kafasından bir yorumlama yapar.
“Birinci Dünya Savaşı sonrasında galip devletler tarafında işgal edilen
ülkede Mustafa Kemal Atatürk halkta kurtuluş bilinci uyandırarak kurtuluş
mücadelesini başlattı. Bu mücadele de halkı da yönetime ortak etmek için
TBMM yi açtı.”
- Uygulama:
Öğrenci daha önce elde ettiği ve vardığı sonuçlar ışığında bu olayı daha
da irdeler. 23 Nisan 1920 de açılan meclis binasını gezmeye gider. O zaman
görev alan milletvekillerinin anılarını yazılarını okur...
- Analiz:
Öğrenci TBMM’nin açılışı sürecini çok iyi kavramış düzeydedir. Bunu
kronolojik olarak sıralayabilir.
- Sentez:
Yeni varsayımlar ortaya koyar, veriler geliştirir. TBMM kurulmadan önceki
yönetim şekli ile Kurulduktan sonraki yönetim şeklini ortaya koyar.
- Değerlendirme:
Öğrenci burada bazı sonuçlara ulaşır. Meclis yönetimi şeklinin diğer
yönetim şekillerinden daha iyi olduğunu anlar, bunun gereklerini özümser
ve yaşam biçimi haline getirir.
Duyuşsal Alan
Duyuşsal alan insanın
duygularını içeren davranışları ifade eder. Daha geniş bir deyişle; insana
kazandırılmak istenen duygular, tercihler, değerler, ahlaki kurallar, istek ve
arzular, güdüler, yönelimler duyuşsal alanın kapsamına girer. Kişi belli nesne
ya da olgulara karşı sürekli ilgi gösterebilir. Onlara karşı kararlı bir tutumu
vardır ve değerler sistemi geliştirir.
Duyuşsal davranış eğitimde
oldukça önemli bir yer tutar. Çünkü devlet eliyle yürütülen eğitim devletin
devamını sağlayacak nitelikte etkin vatandaş yetiştirme amacındadır . Eğitimi
duyuşsal eğitime yönelten etkenlere bakacak olursak:
- Herkesin
farklı ihtiyaç ve yetenekleri vardır. Bu yüzden herkes için faydalı bilgi
anlayışı farklıdır. Bu nedenle eğitim bireyselleşmek zorundadır, çünkü hiç
kimse ihtiyaç duymadığı şeyi öğrenmeye zorlanamaz.
- Okul
en kolay, en hızlı ve en yararlı en etkili şekilde nasıl
öğrenilebileceğini öğretmeyi üstlenmelidir. Bilgi çağında, okul bilgiyi
değil, bilgiyi sevmeyi öğretmelidir.bu hedeflere ulaşabilmenin yolu da duyuşsal
eğitimdir.
Duyuşsal eğitim;öğrencinin
duygu ve ihtiyaçlarını rahatça anlatmasını, kendisine ve başkalarına saygılı
davranmasını ve kendini denetleme hedeflerini gerçekleştirmesini sağlamaya
çalışır. Sosyal bilgiler programının amaçları incelendiğinde duyuşsal
öğrenmenin önemli bir yer tuttuğu görülür.
Başkalarına karşı
hoşgörülü olma, birlikte çalışmaktan zevk alma, vatanını milletini ailesini
arkadaşlarını sevme, büyüklerine karşı saygılı olma gibi davranışlar sosyal
bilgiler derslerinde öğrencilere kazandırılmak istenen hedef davranışlar
arasındadır.
Okulun ilk yılları
çocukların tutum ve inançlarının geliştiği en önemli dönemdir. Araştırmalar on
üç yaşına kadar insanda oluşan tutum ve değerlerin bu yaştan sonra değişmesinin
oldukça güç olduğunu göstermektedir. Bu nedenle ilköğretim çağı, çocukların
kendi değer inanışlarını geliştirilmesi için en kritik dönemdir.
Duyuşsal Alanın Sınıflandırması
Duyuşsal alan da bilişsel
alan gibi kendi arasında aşamalı olarak sınıflanmıştır. Ancak bilişsel alanın bilgi
basamağında sayılabilecek bazı öğeler olmadan duyuşsal alandaki davranışlar
gerçekleşmeyebilir.Çünkü bilmediğimiz bir olguya karşı herhangi bir sevgi,
nefret, korku vb. gibi duyuşsal bir tepki geliştiremeyiz.
Duyuşsal alan aşamalı
olarak beş ana basamağa ve alt basamaklara ayrılmıştır.
1.0 Alma (Katılma)
Kişi eğer nesne ve
olguların farkında olmazsa ona karşı duyuşsal bir davranış geliştiremez. Kişilerin
bir ders veya konu hakkında farklı düşünce ve inançları olduğunu fark edemeyen
bir kişi onlara karşı hiçbir alanda öğrenilmiş bir davranışı gösteremez. Kişi
önce nesnenin olgunun farkına varır ondan sonra uyarıcıya açık olabilir. Kendi
içerisinde üç alt basamağa ayrılır.
1.1 Farkında Olma: Bu basamakta nesne veya olgudan gelen uyarıcının farkına
varılır.
1.2 Almaya Açıklık: Bu basamakta kişi uyarıcıyı reddetmez, ondan kaçmaz, tersine ona doğru
bir yönelim izler.
1.3 Kontrollü-Seçici Dikkat: Bu basamakta kişi birden fazla uyarıcı
arasından birini ya da birkaçını seçebilir. Dikkatini ilgisini ona doğru yöneltebilir.
2.0 Tepkide Bulunma
Bu basamakta ilgiler söz
konusudur. Kişi uyarıcıya karşı uysallık isteklilik gösterebilir.
3.0 Değer Verme
3.1 Değeri Kabullenme: Uyarıcıya karşı kişi sürekli aynı duyuşsal tepkiyi verebilir.
3.2 Değeri Yeğleme: Bu
basamakta toplumca oluşturulan değerlerden biri diğerlerine göre daha üstün
tutulur.
3.3 Değere
Adanmışlık: Bu basamakta kişi başkalarını bu değerin peşinde sürüklemek
için çaba harcayabilir.Burada kişi değerle özdeşleşmiştir.
4.0 Örgütleme
Bu düzeyin alt
basamakları ; yeni değeri kendi değeriyle uyumlaştırma ve değer sistemine
katmadır. Bu basamakta birey, yeni değerlerle kendi değerlerini bütünleştirerek
bir değer sistemi oluşturur.
5.0 Bir değer ya da değerler bütünüyle nitelenme
Bu düzeyin de kendi
içinde iki alt basamağı vardır. Bunlar; değeri davranış ölçütü haline getirme
ve kişiliğinin bir parçası haline getirmedir.Her koşulda, ödün vermeden
benimsediği bu değere uygun davranma, uzun dönemli sahiplenme…
Devinişsel (Psikomotor) Alan
Devinişsel davranışlar
zihin ve kasların ortak çalışması sonucu ortaya çıkan davranışlardır. Yürümek,
konuşmak, yazmak gibi günlük hayatımızda sürekli kullandığımız beceriler; dans
etmek, gitar çalmak, futbol oynamak gibi uzmanlık gerektiren beceriler de
psikomotor becerilerdir.
Eğitimde ise örneğin,
ilköğretimin ilk sınıflarında hedef alınan kalem tutma, parmak kaldırarak söz
istediğini belli etme, kitabı belli bir uzaklıktan okuma gibi davranışlar devinişsel
alanın kapsamı içindedir. Eğitim hayatımızın daha başlarında yıllar önce o
yıllardaki öğretmenlerimiz bizlere “kalemi elinize alın şu şekilde sağdan sola
doğru bir ‘O’ çizin” demişlerdir. İşte daha o yıllarda öğretmenlerimiz devinişsel
becerilerimizi geliştirme yolunda bizlere talimat veriyordu. Açıklamak
gerekirse öğretmenlerimizin burada bizden yapılmasını istediği psikomotor
beceri kalemi doğru ve rahat bir şekilde tutarak satır aralarına zihinsel ve
kas koordinasyonu ile istenilen harfi istenilen şekilde çizmekti.
Okullardaki beden eğitimi,
resim, müzik, iş teknik, yazı, derslerinde öğrencilere kazandırılmak istenen
davranışların bir çoğu psikomotor becerilerdir. Sosyal Bilgiler dersinde ise
“harita, kroki, plan çizmek; vaka incelemesi yapmak” gibi davranışlar da zihin
ve kas koordinasyonu -psikomotor beceri - gerektirir.
KAYNAKÇA:
http://www.bekirhoca.com/ogretmen/uzman/program.asp
http://www.geocities.com/tebesir_lekesi/ds.htm
Gelişim Öğrenme ve Öğretim (Prof. Dr. Nuray Senemoğlu –Mart
2005)
6 Ağustos 2012 Pazartesi
EĞİTİMİN DİKEY HEDEFLERİ
A. Uzak Hedefler: Ülkenin politik felsefesini yansıtan hedeflerdir. Atatürk’ ün “Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak” sözünde ifadesini bulmuştur. Kaynağını anayasadan almaktadır. Milli eğitimin genel amaçları, Atatürk ilkelerine bağlı bireyler yetiştirmek, İyi yurttaş, iyi vatandaş, meslek sahibi olmak. Bunlar sonucunda ülkenin ileri medeniyetler seviyesine ulaşması örnek verilebilir.
B. Genel Hedefler: Uzak hedeflerin yorumudur. Bu hedefler, Milli eğitim şurası raporları kalkınma planları gibi metinlerde yer alır. İki seviyede ele alınır. Birincisi eğitimin genel hedefleri, ikincisi de okulun hedefleridir. Eğitimin genel hedefleri uzak hedeflere yöneliktir. İlköğretimin hedefleri, okulun hedefleri
.C. Özel Hedefler: Genel amaçlar doğrultusunda belirlenen derslerin hedefleridir. Bir ders düzeyinde öğrencilerin kazanması gereken özellikler ve davranışlardır. Dersin ya da ünitenin hedefleridir.
EĞİTİMİN YATAY HEDEFLERİ
Hedeflerin aşamalı sınıflandırılmasıdır. Bloom taksonomisine göre yapılır.
A. Bilişsel Alan, B. Duyuşsal Alan ve C. Devinişsel Alan olarak üçe ayrılır.
A. Bilişsel Alan
Bilgi: Bilgiyi olduğu gibi tekrar etmek. Öğrenme, hatırlama, tanıma; öğrenci kendinden bir şey katmıyor. Örnek: Kan basıncının oluşumu ve ölçüm bilgisi, sınıf kurallarını söyleme, kavramların kitaptaki tanımını söyleme.
Kavrama: Bilgiyi kendi cümleleri ile ifade etme kendisine ait örnekler vermek. Bir cümleyi öğelerine ayırabilme. Bir konunun temel özelliklerini kestirebilme.
Uygulama: Bilgileri yeni bir sorunun çözümünde kullanma. Bilgileri yeni duruma uygulama. Örnek: Bir kişinin kan basıncını ölçme. Bir matematik problemini çözme. Cümleyi öğelerine ayırma.
Analiz ( Çözümleme ) : Parçalara ayırma, parçalar arasındaki farklılıkları bulma, benzerlik ve farklılıkları buma, ilişkileri saptama. Birey durumu kendisi çözümler. Başkasının bilgilerini tekrarlamaz. Akıl yürüterek sonuca ulaşır.
Sentez: Çözümlemenin karşıtı. Küçük parçaları birleştirerek yeni bir şey ortaya çıkarmak. Orijinal bir fikir üretmek. Yeni fikirler ekleyerek yeni şeyler ortaya çıkarır.
Değerlendirme: Bir ürünü belli ölçütlere göre eleştirme. Sentez sonucunu değerlendirme. İç ve dış ölçütlere göre değerlendirme.
B. Duyuşsal Alan
Alma: Kişi, nesne ve olguların farkında olmazsa, ona karşı hiç bir davranış geliştiremez. Bu basamaktaki davranışlar, bilişsel alanın bilgi basamağındaki hatırlama davranışına karşılıktır. Çevredeki uyarıcılara dikkat etmektir. Örnek: KPSS sınavı için hangi yayınları seçeceği konusunda dikkatli olmak, trafik kurallarının farkında olmak.
Tepkide Bulunma: Bu basamakta genellikle ilgiler söz konusudur. Kişi uyarıcılara bilinçli tepkide bulunur ve onlarla ilgilenir, uyarıcıları arar, onlarla bir arada bulunmaya isteklidir ve üstelik bu işten zevk alır. Kişi uyarıcıya karşı uysallık, isteklilik gösterebilir. Tepkide istekli olmak, zevk almak. Örnek: Bir konuda yardımcı olmak, trafik kurallarına uymada istekli olmak.
Değer Verme: Bu basamakta hedefler; tutum, inanç ve değerlerle ilgili olabilir. Kişinin uyarıcılara karşı nasıl bir tepkide bulunacağı bu basamakta kestirilebilir. Kabullenme, taktir etmek. Örnek: Trafik kurallarının önemini taktir etmek.
Örgütleme: Bu basamakta kişi, yeni değerler, duyuşsal alanla ilgili yeni örüntüler oluşturur. Bu basamağa deyin hep başkalarınca ya da toplumca oluşturulan değerleri benimsemiş, savunmuştu. Oysa bu düzeyde, hem başkalarınca ve toplumca oluşturulan değerleri, hem de kendisince benimsenip savunulanları irdeler. Aralarındaki ilişkilere bakar ve bir sonuca varır. Sonunda kendi içinde çelişmeyen yeni bir değerler sistemi oluşturur.
Örnek: Trafik kurallarına uymada kararlı oluş.
Kişilik Haline Getirme: Kişinin bu basamaktaki davranışları onun karakterini yansıtır. Bir bakıma dünya görüşünü, yaşam anlayışını ortaya koyar. Kişinin tüm yaşamı boyunca oluşturduğu duyuşsal özelikleri, bu basamakta hem tutarlı olmuş hem de kapsam bakımından genişlemiş ve zenginleşmiştir. Artık kişinin davranışları büyük bir olasılıkla kestirilebilir.Yeni değerler sistemi ile tutarlı tepkide bulunmaktır. Örnek: Trafik kurallarına uymayı alışkanlık haline getirme.
C. Devinişsel Alan
Algılama (Uyarılma): Bu basamakta kişi, doğru becerinin nasıl yapıldığını önce dikkatlice izler; sonra o davranışı yapmak için hazırlanır. Bu nedenden dolayı, devinişsel alanla ilgili davranış modelleri veya örnekleri kişiye önce gerektiği gibi sunulmalıdır. Davranışları izleme, belirli bir hareket için hazır bulunma ( farkına varma, belirleme, hareket etme). Örnek: Amuda kalkma hareketini gerçekleştirmek için vücut hareketlerini gözlemleme.
Kılavuzla Yapma: Bu basamakta bir iş ya da işlemin tümünü oluşturan işlem basamaklarını, öğrencinin işin gerektirdiği sıraya göre, öğretmenle beraber yapması söz konusudur. Kılavuzlayanla birlikte yaptıktan sonra, öğrenci modelini, örneğini, yapılanları göz önüne alarak kendi kendine yapmaya yönelir. Taklit etme, yardımla yapma. Örnek: Öğretmen yardımıyla amuda kalkma.
Beceri Haline Getirme: Kişi, bu basamakta becerili insan durumuna gelir. Hedef davranışları kendi başına, hiç kimseden yardım almadan, o işin gerektirdiği nitelikte yapar. Daha sonra hem gereken nitelikte, hem de belirtilen zamanda işi yapıp ortaya koyar. Alışkanlık haline getirme, belli bir yeterlilik derecesine ulaşmak. Örnek: Amuda kalkma hareketini istenilen nitelikte yapmak.
Duruma Uydurma (Örüntü): Kişi, beceri haline getirme basamağında kazandığı davranışları, devinişsel özellikleri ağır basan yeni bir problem durumunda kolayca uygular. Bu düzeyde önceden kazanılan becerilerin alana genellemesi söz konusudur. Örneğin; belli bir tür keman çalan bir öğrencinin viyolonselle ilk kez karşılaştığında, onu da bir iki deneme sonunda kolayca çalmasında olduğu gibi. Hareket biçimini bir sorunu çözmek için değiştirme. Beden eğitimi dersinde kazandığı becerilerle akrobasi hareketleri yapma. Transfer edebilme.
Yaratma: Bu basamak, özellikle bilişsel alanın sentez, basamağıyla iç içedir; fakat burada devinişsel alanla ilgili nitelikler ağırlık taşır. Yaratma, yeniden ortaya koyma, benzeri olmayanı yapma, devinişsel özelikleri ağır basan orijinal, benzersiz, yeni davranış örüntüsü oluşturma işidir
Yeni bir problemi çözmek için yeni bir hareket biçimi yaratma. Yeni bir amuda kalkış kompozisyonu oluşturabilme.
EĞİTİM NEDİR?
Eğitimin bir çok tanımı yapılmıştır. Açıklaması zor bir kavram fakat bilimsel açıdan yapılan tanımlamalar bize rehberlik etmektedir.n Akademik dilde; “Bireylerin davranış örüntülerini değişme süreci.
Önceden belirlenmiş amaçlara göre insanların davranışlarında belli gelişmeler sağlamaya yarayan plânlı etkiler dizgesidir. kişinin yaşadığı toplum içinde değeri olan, yetenek, tutum ve diğer davranış biçimlerini geliştirdiği süreçlerin tamamıdı.” şeklinde tanımlanır. Eğitim, seçilmiş ve kontrollü bir çevrenin (özellikle okulun ) etkisi altında sosyal yeterlik ve en üst düzeyde bireysel gelişmeyi sağlayan sosyal bir süreçtir Eğitim; Bireyin davranışında, kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istenilen yönde değişmeler meydana getirme sürecidir.
Eğitim tanımanda bazı kavramların tanımı şu şekildedir:
İstendik: Söz konusu değişmenin önceden tasarlandığını göstermektir. Eğitimin sonucunda varılacak noktanın önceden hedeflenmesini ve amaçlanmasını ifade etmektedir.
Kasıt: Önceden tasarlanmış bir değişikliği sadece bir tesadüf eseri olarak yaratan ve belki farkında bile olunmayan durumdan dışarıda tutmaktır.
Birey: Sosyal, kültürel ve biyolojik bir varlıktır.
Yaşantı: Bireyin diğer bireylerle ve çevresiyle etkileşimin bireyde bıraktığı izlenimdir. İki kısma ayrılır. Bunlar, kazanılmış yaşantı ve yaşanılmış yaşantıdır.
Kazanılmış Yaşantı; bireylerin birbirleriyle etkileşimi sonucunda yer alan etkinliklerin tümüdür.
Yaşanılmış Yaşantı: söz konusu etkileşim içinde yer alan etkilerden sadece bireyde kalıcı iz bırakan ve bireyin davranışında değişimi oluşturan etkinliktir.
Süreç: İş ve işlemlerin yapıldığı zaman dilimidir.
İsmail istenilen davranışları kazanabilmesi için, eğitim sürecine katılması, yani kendi yaşantısıyla tecrübe etmesi gerekir. O sebepten dolayı İsmail’in durumunu yaşantı kavramıyla açıklayabiliriz.
Eğitimi, yukarıda yapılan tanımandan yola çıkarak şu şekilde özetlemek mümkündür.
Eğitim bir süreçtir.
Eğitim sürecinde bireyin davranışlarının istenilen yönde değiştirilmesi amaçlanmaktadır.
Davranışlardaki değişme kasıtlı olarak gerçekleştirilmiştir.
Eğitim sürecinde bireyin kendi yaşantıları esastır.
Eğitimin geniş bir çerçevesi içinde öğretim, öğretme ve bütün bunların ürünü olan öğrenme kavramı girmektedir.
İbrahim Ethem Başarana Göre Eğitimin Tanımı:
Eğitim alanında çalışan her bilim adamının, eğitimle uğraşan her eğitimcinin, her öğretmenin kendine özgü geliştirdiği bir eğitim tanımı vardır. Eğitim alanında yazılmış her kitapta, her yazıda eğitimin değişik biçimde yapılmış tanımlarına rastlanır. Sözlüklerde bile eğitimin değişik tanımları bulunur. Eğitimin, geniş bir alan olması yüzünden değişik yönlerden görülmesi, bu görünüşe göre de değişik tanımlarının yapılması doğaldı.
KAYNAKÇA:Başaran, İbrahim Ethem, Eğitim Bilimine Giriş, Ankara Sevinç Matbası, 1982
KAYNAKÇA:Başaran, İbrahim Ethem, Eğitim Bilimine Giriş, Ankara Sevinç Matbası, 1982
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)